RSS

Para Ver Gen Haritanı Al

Önümüzdeki yıllarda herkes, belli bir ücret karşılığında DNA yapısını öğrenebilecek.
Amerikan firması Life Technologies Corp.’a ait Ion Torrent firması, büyük hastanelerin satın alabileceği bir fiyata (100-150 bin dolar) piyasaya sürmeyi planladığı ‘Gen haritası okuyucusu’nu üretmeye çok yaklaştı. Sağlık sektörü açısından devrim niteliğinde olduğu öne sürülen cihaz, kişinin tüm gen haritasını, bir test sayesinde çıkartabiliyor.
Projenin sahipleri, bu cihazı edinecek hastanelerin, yaklaşık bin dolar karşılığında isteyen hastaya gen haritasını verebileceğini duyurdu. Ion Proton Sequencer adı verilen aletin kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşmasıyla, devletlerin, ulusal gen haritası çıkarma hayâline de bir adım daha yaklaşabileceği belirtiliyor.
 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Üzüntü Ve Sıkıntı Bel Ağrıtır

Bel ve boyun ağrısı çekenlerin sadece fiziksel değil ruhsal açıdan da muayene edilmesi gerektiğini belirten Uzman Fizyoterapist Ezgi Akgün, "İnsanlar üzgün olduğu zamanlarda, boyunlarını bükerek veya başlarını aşağı eğerek yürür.Bu yürüyüş tarzı boyna daha fazla yük binmesine neden olur" dedi. Akgün; şu önerilerde bulundu: "Eklemleri sürekli aynı pozisyonda tutmak vücudu zorlar. Bir eşyayı kaldırırken dizlerinizden güç almanız gerekir. Bel ağrısı çekenler, yatarken dizlerinin altına bir yastık koyarak rahatlayabilir."

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Masabaşında Çalışıyorsanız Bu Egzersizleri Yapın

Saatlerce bilgisayar başında çalışmak, vücut yapısına uygun olmayan koltuklarda oturmak, ağır yük taşımak, yanlış pozisyonda eğilme, kaldırma ya da çekme gibi fiziksel güç gerektiren işlerde çalışmak, bel, boyun, sırt ve omuz ağrılarına yol açıyor.
Medicana International Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. İsmail Özturan, yaptığı açıklamada, yoğun iş temposuna bağlı ofis ve işyeri ağrılarının yaşam kalitesini bozduğunu söyledi.

Ergonomi teriminin Yunanca iş anlamına gelen “ergos” ve yasa anlamına gelen “nomos” sözcüklerinden oluştuğunu ifade eden Özturan, genel anlamda yaşamın insana uydurulmasını hedefleyen ve insan kullanımına yönelik tasarım, çalışma ve yaşama koşullarının en uygun hale getirilmesini amaçlayan uygulamaların bütünü olduğunu belirtti.

Özturan, geçmişte işe bağlı kas iskelet hastalıklarının ağır fiziksel aktivite ile çalışanlarda görüldüğü düşünülürken, günümüzde bilgisayar kullanıcılarının da işe bağlı kas iskelet hastalıkları için yüksek risk altında olduğunun kabul edildiğini ifade etti.

Bilgisayar kullanıcılarında işe bağlı kas iskelet hastalıklarının, en sık boyun ve üst ekstremitelerde daha az sıklıkta ise sırt ve belde görüldüğünü anlatan Özturan, bu rahatsızlıkların çalışma hayatında iş verimi, maliyet ve çalışanların yaşam kaliteleri üzerinde oldukça önemli etkiler yarattığını dile getirdi.

Üst ekstremit hastalıklarının boyun ve omuz ağrıları olduğunu belirten Özturan, kişinin işini yaparken aldığı kötü postür veya fiziksel pozisyonun, çalışırken harcadığı kuvvetin, tekrarlayıcı hareketlerin ve soğuğa maruz kalma gibi durumların boyun ağrıları için ergonomik risk faktörleri olduğunu söyledi.

Kaldırma itme gibi hareketleri yapanlarda bel ağrısı riski 3 kat fazla

Özturan, karpal tünel sendromunda (KTS), tipik olarak elin ilk 3 parmağında olan özellikle gece artan yanıcı ağrı, hassasiyet, uyuşukluk ve karıncalanmanın söz konusu olduğunu ifade etti.

Elde sıkı yumruk yapma hareketi sırasında el bileğinin küçük parmak yönüne kaydırılması ile ağrı oluşabildiğini de belirten Özturan, “Kolaylıkla kıvrılan parmakların açılırken zorlanma ve sonrasında ses çıkararak açılması ile karakterize olan 'tetik parmak' durumu olabilir. Tenisçi dirseği halinde de dirsek, dış yüzünde ağrı ile kendini belli eder. Torasik çıkış sendromu diye isimlendirilen durumda özellikle kolun iç yanına ağrı ve uyuşukluk yayılır” diye konuştu.

Özturan, kaldırma, indirme, itme, çekme, taşıma, tutma gibi kombine hareketleri yapan işçilerin, diğer işlerde çalışanlara oranla 3 kat daha fazla bel ağrısına yakalandıklarının tespit edildiğini kaydetti.

Oturarak çalışanlar 45 dakikada bir 5 dakika dolaşmalı

Basit bazı ergonomik kuralları bildiren Özturan'ın verdiği bilgiye göre, ayakta dururken mümkün olduğunca sabit pozisyonda kıpırdanmadan durulmaması, sırayla ayaklara ağırlık aktararak pozisyon değiştirilmeli. Sabit durulacaksa sırtın düz olması, aşırı çukurlaştırmamasına dikkat edilmeli. Eğer uzun süre ayakta durmayı gerektiren bir aktivite yapılacaksa, bir basamağa sıra ile ayaklar kaldırılarak ağırlık aktarımı yapılmalı.

Oturma durumunda sırt arkaya tam olarak yapıştırılmalı. Bele küçük bir yastık konulabilir ve dik oturulmalı. Dizlerden birinin veya ikisinin kalçadan yukarıda olmasına dikkat edilmeli. Kol destekli iskemleler tercih edilmeli.

Masada oturma pozisyonunda iskemle kişinin omurga yapısına, boy ve kilosuna uygun olmalı. İskemlenin yüksekliği ayarlanabilir olmalı, oturulduğunda ayaklar yerde iken uyluklar yere paralel olacak şekilde yüksekliği ayarlanmalı. Sert kenarlıklı iskemleler uyluklardaki kan dolaşımını bozabileceğinden yumuşak kenarlıklı iskemle seçilmeli. Zeminde kolay yer değiştirmesi amacıyla iskemle tekerlekli olmalı; iskemlenin bel desteği yoksa küçük bir yastık veya havlu rulosu kullanılmalı. Bükülmeyi önleyici iş yeri düzenlemesi yapılmalı.

Bilgisayar monitörünün yeri göz seviyesinde ya da hafif aşağısında olmalı. Klavyenin yeri dirsek seviyesinde olmalı, ön kol ve bilekler yere paralel, doğru düzlemde olmalı. Masaya yakın oturulmalı. Öne doğru eğilmeyi önlemek için masa 15 derece eğimli olmalı. Daktilo, bilgisayar gibi araçlar kullanılıyorsa cihaz yaklaştırılmalı. Uzun süre oturulmamalı. Yaklaşık 45 dakikalık sürekli oturmadan sonra kalkıp 5 dakika kadar dolaşılmalı. Araba kullanırken de düzenli aralar verilmeli. Direksiyona yakın, sırt koltuğa tam temas edecek şekilde dik oturulmalı. Yol vibrasyonunu absorbe edebilmek için eldiven giyilmeli.

Yatma pozisyonunda sunta veya tahta üzerine konmuş orta sertlikteki şiltelerde yatılmalı. En uygun yatış pozisyonu omurganın doğal eğriliklerini destekleyen, aynı zamanda omurgayı olabildiğince düz tutan biçim olduğu unutulmamalı. Sırtüstü yatılırsa kalça ve dizler kırılmalı.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

2012'nin Diyet Formülleri Belli Oldu

Sağlıklı beslenme ve dünyadaki zayıflama trendlerini takip etmek her geçen gün zorlaşıyor. Her sene yeni diyet şekilleri ön plana çıkıyor. Bunlardan bilimsel olanlarla olmayanları birbirinden ayırmanın ise oldukça önemli olduğunu vurgulayan Beslenme ve Diyet
Uzmanı Ferin Batman, 2012 yılında öne çıkan favori diyetleri ve bilmeniz gereken doğru beslenme şekillerini anlattı.

Buğday unu, süt ve süt ürünleri azaltılacak

Bu yıl dünyadaki en baskın trend; buğday unu, süt ve süt ürünlerinin günlük beslenmede oldukça azaltılması, hatta tamamen kaldırılması olacak gibi görünüyor. Son yıllarda takipçi sayısını artıran bu trend özellikle yurt dışındaki diyetisyenler ve sağlıklı beslenme meraklıları arasında olduğu gibi ülkemizde de yükselişe geçecek gibi görünüyor. Dengeli beslenmenin önemi artık herkes tarafından bilinirken bu eğilime kapılmamalı. Ama duyarlılık, gıda intoleransı testlerine göre bu tip katı diyetleri uygulamakta da bir zarar gözükmüyor.

Hayvansal proteinler “out”, bitkisel proteinler “in”

Özellikle yüksek protein kullanan sporcular ve kas kütlesini artırmak isteyenlerin vazgeçilmezi olan protein tozu içecekleri, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da çok popüler. Her zaman da olacak gibi görünüyor. Bu senenin yükselen trendi ise hayvansal kaynaklı proteinlerle bitkisel kaynaklı olanların yer değiştirmesi.

Katkısız doğal ürünler tercih edilecek

Doğadan gelen sağlık, katkısız doğal ürünler bu sene daha da önem kazanıyor. Kazanılan bütün bilgileri bir araya getirip çok yönlü doğru beslenmeyi hayata geçirme zamanı. Sentetik katkı maddelerinin sağlığı bozduğunu bütün araştırmalar gösteriyor. Hangi besinlerde katkı maddeleri olduğunu öğrenmek ve bunlardan kaçınmak, aspartam, mısır şerbeti şurubu vb. zararlı olduğu saptananları günlük diyetten kaldırmak gerekiyor.

Bol bol sebze tüketilecek

Daha sebze bazlı diyetlerin hızlıca diğerlerinin yerini alması bir başka trend. Araştırmalar sebze ve yeşillik tüketimi arttıkça hastalıklara yakalanma riskinin düştüğünü gösteriyor. Buna bağlı olarak da sebze ve yeşillik tüketimi artacak gibi görünüyor.

Geleneksel kahvaltı alışkanlıkları değişecek

Son trend ise kişilerin geleneksel kahvaltı alışkanlıklarını değiştirip daha yüksek karbonhidrat ve tahıllar içeren kahvaltılara tüketmeye başlamaları. Buna beslenme dünyasında “ kahvaltı olarak tatlı yemek” deniyor. Lifli kahvaltı gevrekleri, simit, poğaça, kurabiye, mafın, meyveli yoğurtlar ve aromalı bol sütlü kahveler, kahvaltı öğününde daha çok tercih edilir hale geliyor. Önerilen yüksek karbonhidratları tam tahıllı olanlardan seçmek, yanında peynir, süt, yoğurt gibi proteinlere de yer vererek kan şekerini dengelemek.

İnsanlar artık proteini daha sağlıklı kaynaklardan almak, posa, lif, sebze tüketimlerini artırmak için çaba gösteriyorlar. Sabah kahvaltılarına taze otlar, baharatlar eklemek, sebzeleri artırmak, sebze suları içmek sağlığına önem verenler tarafından artık daha sık tercih ediliyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Hastalıktan Kurtulmak İçin Ne Yapılması Gerekir?

Kış ayları sürerken, soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında da artış görülüyor. Hastalıktan korunmak için uzmanlar içeriğinde bol miktarda C vitamini olan portakal suyunun içilmesini öneriyor.Havaların soğumasıyla birlikte vücut direnci azalan kişilerde gribal enfeksiyonlarda önemli bir artış gözleniyor. Uzmanlar, soğuk kış günlerinde vücudun direncini artırmak için içeriğinde bol miktarda vitamin olan meyve sularının tüketilmesini öneriyor. Özellikle C vitamininin bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar portakal suyunun sofralardan eksik edilmemesini tavsiye ediyor.
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, vücutta yapımı mümkün olmayan ve dışarıdan alınan besinlerle vücuda giren C vitamininin azalmasıyla özellikle gribal hastalıklara davetiye çıkarıldığını belirtti. Soğuklarla birlikte azalan enerjinin ve sürekli yorgunluk yaratan etkenlerin ortadan kaldırılması için C vitamini içeren ürünlerin tüketilmesi gerektiğini vurgulayan İnanç, portakal suyunun bolca tüketilmesi halinde kişinin hastalıktan korunacağını söyledi.

Yetişkin bir insanın günlük ortalama 60 mg civarında C vitaminine ihtiyacı olmakla birlikte, bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Ayrıca portakal suyunda bulunan flavonoidlerin kanser hücrelerinin gelişimini engellediği, kılcal damarları beslediği, antialerjik ve antimikrobik olduğu biliniyor. Portakalda bulunan flavonoidlerin bir türü olan naringin ise vücuda alınan gıdaların yağ yakımını sağlıyor. Portakalda bulunan petkin ise bağırsak faaliyetlerinin düzenlenmesine kan şekerinin düzenlenmesine ve kolesterolün düşürülmesine yardımcı oluyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Cildinizi Böğürtlenle Güzelleştirin

Güzellik iksirini aramaya gerek yok. Aslında hepsi doğada var. Böğürtlen de bunlardan biri. Cilde taze, parlak ve sağlık bir görüntü kazandırıyor.
Dünyada hiçbir bitki sebepsiz yaratılmamıştır. Özellikle son senelerde bitkilerin ve meyvelerin ne kadar yararlı olduğu konusunda bilgiler çoğalmaya başladı. Böğürtlen de bu yararlı meyvelerden sadece bir tanesidir. Meyvesi cildinizi tazeleyip güzelleştirirken, çiçekleri nemlendiriyor, yaprakları ise bazı cilt yaralarına şifa oluyor.

Özünde sahip olduğu organik asitler, vitaminler ve minareller ile cildinizi besleyip, kanınızı temizleyerek cildinizi daha parlak bir görüntüye kavuşturuyor. Yaprağından elde edilen çay ile ciltteki bir takım yaralar ortadan kaldırılıyor. Bunun dışında yine yapraklarından elde edilen lapa şeklinde bir karışım yaraların üzerine sürülerek iyileşme sağlanıyor. Yaşlanmayı önleyici etkisi kanıtlanmış. Tam bir anti-oksidan böğürtlen meyvesi. Ayrıca çiçeklerinden elde edilen losyonlar cilde nem kazandırarak kuruluğu önlüyor.Sağlık ve yaşam

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Her Yaşın Sporu Tempolu Yürüyüş

Yürüdükçe beyin mutluluk hormonu (endorfin) salgılar, kaslar güçlenir ve diyabet hastalığının gelişi ötelenebilir
 Çabuk yorulmanın en önemli nedenlerinden birinin kalp, akciğer ve kasların kondisyonunun düşüklüğü olduğuna dikkat çeken Bayındır Hastanesi İçerenköy Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Timur Timurkaynak,” İki adımda nefes nefese kalıyorsanız hareketsiz yaşıyorsunuz demektir. Yürüyün kondisyonunuz artsın, yürüyün çünkü her yaşın, her hastalığın, her yerin
sporu yürüyüştür” dedi.
Kalp hastalığı, kilo problemleri, şeker hastalığı, kolesterol hastası ya da sağlıklı bir birey olarak, sadece kalp sağlığı için değil, tüm vücudun sağlığı için her gün yarım saatlik tempolu yürüyüşler yapılmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için eve gelirken, işe giderken bir durak önce inilebilir ve asansör kullanımı yerine merdivenler tercih edilebilir.

Yarışmaya katılacak bir sporcu ya da salon sporları yapacak bir birey, sportif faaliyetlere başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir. Çünkü doktor kontrolleriyle kalbin dayanıklılığı ve spora hazır olup olmadığı kontrol edilir. Ayrıca uzun süre ara verildikten sonra birden bire spora başlamak uzun süredir spor yapmamış kalbi riske atmak demektir.

Doktor kontrolü ile tansiyon ve kalp seslerinin düzenli olup olmadığına, kan tetkikleri ile şeker ve kolesterol düzeylerinin uygunluğuna, EKG ile kalp ritimde bir sorun olup olmadığına, Efor testi ile kalp damarlarında bir sorun olup olmadığına ve Eko ile kalp kapaklarında ve kasılmasında bir sorun olup olmadığına bakılır.

Bu kontrollerden sonra güvenle spor yapılabilir. Her yaşın sporu ayrıdır. 40 yaşını geçenler kalp sağlığı için yarışmacı sporlardan kaçınmalı, halı sahada futbol oynama işini gençlere bırakmalıdır. Bu yaşlardan sonra yapılan ağırlık çalışmaları da kalbi zorlar. Her yaşın en uygun sporu tempolu yürüyüştür. Fakat çok sıcak ve çok soğuk havalarda yürüyüşlere ara verin. Açken ve yemeklerden hemen sonra yürüyüş yapmayın. Yürüyüş için en ideal zaman yemek ya da kahvaltıdan 1-1,5 saat sonrasıdır.

Yürürken göğüs ağrısı oluşmayan kalp damarlarına stent takılmış ya da bypass olmuş kalp hastaları da yürüyebilir. Bu hastalar düzenli olarak doktor kontrolünden geçtikleri için, yürüyüş onların yaşam tarzlarının olmazsa olmazlarından olmalıdır. Yürüdükçe kalp kası güçlenir, damarlar daha iyi kan pompalayarak tıkalı damarlara da destek vermeye başlarlar. Yürüdükçe beyin mutluluk hormonu endorfin salgılar ve belli bir süre sonra yürümenin müptelası, bağımlısı olunur. Herhangi bir nedenden yürüyemediğinde artık kişi kendini mutsuz hissetmeye başlar. Yürümekle kaslar güçlenir, göbek erir, kolesterol düşer, kilo sorununun ortadan kalkması kolaylaşır ve diyabet hastalığının gelişi ötelenir.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Domain Domain TOPlistTOPlist